Bu makalede değinmek istediğimiz husus aldatılma sebebi ile boşanma davası açarken haklı olduğunuzu düşündüğünüz ama aslında sizi haksız duruma düşüren ve mahkemelerce boşanma sebebi olarak görülmeyen bazı özel durumlar.. Oldukça detaylı ve kapsamlı olan bu süreci sizlere örneklerle aktarmak istedik..
Örneğin aldatıldığınızı öğrendikten sonra eşinizle birlikte tekrar aynı evde yaşamaya devam ettiyseniz ya da birlikte bir tatile çıktıysanız, veya affetmeye yönelik davranışlar içine girdiyseniz; mesela eşinizin size özür dileme hediyesi olarak verdiği yüzüğü veya herhangi bir hediyeyi vs kabul ettiyseniz; yani özetle O’nu affettiyseniz ve akabinde evliliğiniz devam ederken tekrardan aldatıldığınızı öğrendiğinizde artık ilk aldatıldığınız olayları boşanma davanızın görüldüğü mahkemelerde ileri süremezsiniz. Çünkü emsal mahkeme ve Yargıtay kararlarına göre artık bu olayları affettiğiniz ve hoşgörü ile karşıladığınız anlamına gelmektedir. Örneğin, aldatıldığınız için açtığınız boşanma davasından vazgeçip davanızı geri çektiğinizde ve eşinizle yaşarken tekrardan aldatıldığınızı öğrenip boşanma davası açtığınızda mahkeme artık ilk açtığınız ve vazgeçtiğiniz ilk boşanma davanızda ileri sürdüğünüz aldatma olayını dikkate almaz ve buna dayanamazsınız. Çünkü; eşinizi, geçmişte yapmış olduğu hatalarıyla affedip bu durumu kabullenmiş sayılmaksınız. Bu söylediklerimi daha da somutlaştırmak adına size emsal mahkeme kararlarından birkaç örnek vermek istiyorum.
Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin E. 2022/11556 K. 2023/2622 T. 24.5.2023 tarihli kararında şöyle denilmektedir: “davacı kadının 24.05.2022 tarihli duruşmada, boşanma davasından sonra barışmak amacıyla davalı erkek ile aynı evde 10- 15 gün kaldıklarını, evliliği devam ettirmeyi tekrar denediklerini, sonra tekrar ayrıldıklarını beyan ettiği, erkek tanığı R.’nin de aynı doğrultuda beyanı olduğu ve bu haliyle tarafların önceki olayları affettikleri veya en azından hoşgörü ile karşıladıkları, Mahkemece; boşanma davanın reddine karar verilmiştir.
Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin E. 2012/4299 K. 2012/26013 T.5.11.2012 tarihli kararında şöyle denilmektedir: “davalının eşini aldatması olayından sonra tarafların Isparta'ya taşındıkları ve 2007 yılındaki ceza davasına konu şiddet olayından sonra da birlikte yaşamaya devam ettikleri; böylece davacının kocasını affettiği en azından hoşgörüyle karşılamış sayılması gerektiği kabul edilmelidir. Bu barışma olayından sonra da yeni bir maddi hadisenin varlığı usulünce kanıtlanmış değildir. Hoşgörüyle karşılanan ve duyuma dayalı olan olaylara dayanılarak boşanmaya karar verilemez.” Bu emsal kararlardan da görüldüğü üzere; bu hususa dikkat etmekte fayda bulunmaktadır. Tabii bu arada af kabul edilmeyen bazı davranışlar da bulunmaktadır ki bu yöndeki emsal mahkeme kararlarına göre örneğin kadının ; eşine barışmayı veya eve gelmesini teklif etmesi bazen atılan mesajlar; barışma müzakeresi niteliğinde olup, erkekten kaynaklanan kusurların affedildiği ya da hoşgörü ile karşılandığını gösterecek nitelikte de değildir.
Mahkemelerce; af kabul edilmeyen barışma müzakeresi-görüşmesi-girişimi niteliğindeki kararlara ilişkin örnekler verecek olursak Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin E. 2015/7490 K. 2015/22368 T.26.11.2015 tarihli kararı ile Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin E. 2014/23898 K. 2015/9536 T.07.05.2015 tarihli kararı da tam tersi aldatan kadın için aynı nitelikte verilen emsal kararlar olup aldatılan kadın için Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin emsal nitelikteki bir kararları vardır.
Ve gelelim çok önemli bir konuya: şayet aldatıldığınızı öğrendiyseniz öğrenme tarihinizden itibaren 6 ay içinde ve her şekilde zina eyleminin üzerinden 5 yıl geçmekle sadece zina özel boşanma sebebine dayalı boşanma davası açma hakkınız düşmektedir. Ayrıca bir hususa daha dikkat çekmek isterim ki ; zina olayı mahkemelerde ispatı zor bir vakıa olup zina olayının mevcut sayılabilmesi için en önemli koşulun cinsel ilişkinin varlığının kesin veya karineyle kanıtlanmış olması gerektiğidir ki aksi halde mahkemeler zinadan dolayı açtığınız boşanma davasını reddetmektedir. İşte bu yüzden davanızı açarken terditli yani kademeli olarak açmanızda fayda vardır. Yani öncelikle özel boşanma sebebi olan zinaya dayalı boşanmayı talep edip şayet mahkemece kabul edilmediği takdirde evlilik birliğinin temelinden sarsılması genel nedenine dayalı olarak boşanma davanızı açtığınızda şayet mahkemeye sunduğunuz delillerle eğer karşı tarafın eylemlerinin zina boyutuna ulaştığını kabul etmezse bu durumda bu eyleminin güven sarsıcı boyutta kaldığı, sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı şeklinde değerlendirme durumu söz konusu olma ihtimali yüksek olduğundan dolayı davalarınızı açarken terditli açmanızı bir öneri niteliğinde tavsiye ederim. Her ne kadar zina ya dayalı özel boşanma sebebiyle dava açmak mal paylaşımı aşamasında daha lehe olsa da zinayı ispatlayamamanız durumunda davanızın reddedilme ihtimalini göz önünde bulundurmanızda fayda vardır. Bu arada bahsetmişken bir anektot olarak iletmek isterim ki; şayet TMK m. 236’nın ikinci fıkrasında ise zina veya hayata kast nedeniyle boşanma kararı verilmesi durumunda hâkim tarafından kusurlu eşin artık değerdeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verilebileceği düzenlenmektedir. Zira, edinilmiş mallara katılma rejiminin temel mantığı, eşlerin evlilik birliği süresince edinilen mallar üzerinde eşit hakka sahip olmasıdır ki zina nedeniyle boşanmaya karar verilmesi durumunda bu denge değişmektedir.
Hangi eylemlerin zina sayıldığına dair örnekleri belirtirsek örneğin eş dışındaki bir kişi ile konaklama yerinde aynı odada birlikte kalma veya eş dışındaki bir kişi ile olağan dışı samimiyet değerlendirilirken zinanın varlığı için; aldatan eşin; başka bir kişiyle cinsel ilişkiye girmesinin veya cinsel ilişkinin gerçekleştirildiğine pek muhtemel bakılan bir durum içine girmesi yeterlidir ki ; bu husus çoğu zaman mahkemelerce istenen otel ve telefon kayıtlarıyla ortaya çıkmaktadır. Zinaya ilişkin birkaç emsal nitelikteki mahkeme kararlarına örnek verirsek;
Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin E. 2013/5132 K. 2013/28378 T. 3.12.2013 tarihli kararında şöyle denilmektedir:
"Davalının, bir başka erkekle görüştüğü ve son olarak buşahısla aynı otel odasında birlikte kaldıkları yapılan soruşturma ve toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Davalının, otelde bir başka erkekle aynı odada kalması, zinaya delalet eder. Bu bakımdan zina olgusu ispatlanmıştır. Davalının zinası sebebiyle boşanmalarına karar verilmesi gerekir."
Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin 2022/11060 K. 2023/2288 T. 10.5.2023 tarihli kararında şöyle denilmektedir: -"Taraflar arasındaki zina hukuki nedeniyle açılan boşanma davasından eşlerin evlilik birliğinin devamı süresince birbirlerine sadık olmaları ve sadık kalmaları asıl olup davalı erkeğin eylemleri değerlendirildiğinde, davalı erkeğin evlilik birliğinin devamı süresince başka bir kadın ile evlilik dışı ilişki yaşadığı, aynı otel odasında konakladığı, ispatlanan bu olayın zinanın varlığına kuvvetli bir delil teşkil ettiği davalı erkeğin zinası sebebiyle davacı kadının davasının kabulüne, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 161. maddesi gereğince zina hukuki nedenine dayalı olarak tarafların boşanmalarına.."
Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin 2.H.D.E. 2022/10705 K. 2023/2174 T. 4.5.2023 tarihli kararında şöyle denilmektedir: -"Davalı erkeğin ;değişik otellerde aynı odalarda konaklayarak zina eylemini gerçekleştirdiği, erkeğin tam kusurlu olduğu."
Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin E. 2023/1783 K. 2023/1909 T. 26.4.2023 tarihli kararında şöyle denilmektedir: -"..mahkemece celp edilen otel kayıtlarına bakıldığında davacı-davalı erkek ile ... isimli bayanın 27.08.2019-30.08.2019 tarihleri arasında aynı pansiyonda ve aynı odada kaldıkları otel kayıtları ile sabit olduğu; davalı-davacı kadının 4721 Sayılı Kanun'un 161. maddesine dayalı davasının kabulüyle tarafların boşanmalarına...
Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin E. 2022/10080 K. 2023/648 T. 21.2.2023 tarihli kararında şöyle denilmektedir: -"..davalı erkeğin otellerde başka kadınlarla aynı odada birlikte konakladığını ve bu şekilde eşini aldatarak zina yapmış olduğunu belirterek, davanın kabulüne, 4721 Sayılı Kanun'un 161. maddesi gereğince zina nedeniyle boşanmalarına...
Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin 2.H.D.E. 2022/9180 K. 2023/184 T. 16.1.2023 tarihli kararında şöyle denilmektedir: --"Davalı kadının ; İ. K isimli kişi ile yazışmalarının olduğu, 23.06.2017 tarihinde kadının Gaziantep'te bulunan otele 13.47 'de, İ. isimli kişinin 13.48'de giriş yaptıkları, kadının 206, İ.'in 213 numaralı odada kaldığı, aynı gün kadın ile İ. K arasında telefon görüşmesinin olduğu, kadının ertesi gün 04.56'da İ.'in ise 07.44'de otelden ayrıldığı, İ.'le olan mesajlaşmalarında kadının aylık nöbet çizelgesini mesaj olarak gönderdiği, her iki tarafın Gaziantep'te ikamet etmesine rağmen il içinde otelde kalmalarına ilişin makul bir açıklama getiremedikleri anlaşıldığından, kadının zinasının ispatlanmış olmasına..
Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin E. 2022/9845 K. 2023/522 T. 9.2.2023 tarihli kararında şöyle denilmektedir: -"..-"davacı-karşı davalı erkeğin 2019 yılı Ağustos ayının muhtelif günlerinde ... G. İsimli kadın ile farklı otel ve pansiyonlarda, aynı odada konaklamak sureti ile zina yaptığı bu sebeple kadının karşı davasının ise 4721 sayılı Kanun'un 161 inci maddesi uyarınca kabulü ile tarafların boşanmalarına...
Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin E. 2010/22120 K. 2012/670 T. 19.1.2012 tarihli kararında şöyle denilmektedir: “davalı-davacı kocanın dava açılmadan önce ve davanın devamı sırasında dahi başka kadınlarla birlikte otelde aynı odada kaldığı anlaşılmaktadır., ZİNAYA dayalı olarak boşanmaya karar verilmesi gerekir.
Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin E. 2022/6178 K. 2022/9323 T. 15.11.2022 tarihli kararında şöyle denilmektedir: “dava dışı N.D.'nin kadının evde olmadığı zamanlarda sitede bulunan müşterek konuta adına kayıtlı olduğu tespit edilen araçla gelmesi ve site güvenlik defterine ismini A. olarak bildirmesi, mahrem sayılacak mesana patoloji raporunu erkekle paylaşması, erkekle mektuplaşmaları, beraber şarkı söyleyerek kayıt yapmaları ve bunu sosyal ağlar üzerinden paylaşmaları ve erkekle beraber erkeğin ….'da aile ziyaretinde çekilmiş fotoğrafları ve yine …..tarihleri arasında erkekle arasında gece geç saatleri de kapsayan görüşme kayıtları, erkekle N.’nin eşi arasında geçen yazışmaların tümü zinaya delalet eder.. Davacı-karşı davalı kadının zina (TMK m. 161) hukuksal sebebine dayalı boşanma davasının kabulüne ..”
Açacağınız boşanma davasında zinayı ve sadakat yükümlülüğünün ihlali ve güven sarsıcı davranışları ispatlamak için mahkemeden isteyebileceğiniz deliller şunlar olabilir: telefon mesajlaşma ve görüşme ve HTS kayıtları (dipnot: Örneğin taraflar arasında gerçekleşen mesajlaşmalar mahkemeye delil olarak sunulabilir. Ancak bir eşin diğerinden gizli bir biçimde, şifre kırarak telefonunu ele geçirmesi ve telefonun içindeki mesajları mahkemeye delil olarak sunması hukuka aykırı ele geçirilmiş delil olarak kabul edilebilir. )
Telefon ve cihaz teknik inceleme raporları /otel ve uçak kayıtları/banka hesap kayıtları özellikle kredi kartı harcamaları/hediye web sitelerine yazı yazılarak gönderilen hediyeler olup olmadığının sorulmasının istenmesi/eğer eşe cinsel yoldan bulaşan bir hastalık varsa örneğin HRV virüsüne ilişkin tüm tıbbi kayıtlar/ fotoğraflar, sosyal medya kayıtları(dipnot: Sahte bir sosyal medya hesabı ve profili aracılığı ile paylaşımlarda bulunmak veya kişi profillerinde hesap sahibinin bilgisi, muvafakati ve izni olmaksızın yapılan paylaşımlarla elde edilen yazışmalar hukuka aykırı olarak kabul edilecektir. Ve yine bir hususu daha belirtmek isteriz ki; sosyal paylaşım sitelerine ait ekran görüntüleri, yalnızca hesabın sahibi ya da sayfayı görüntülemesine izin verdiği kişilerce -paylaşım ortamındaki arkadaşlarınca -delil olarak kullanılabilir.)
Kira sözleşmesi,abonelik kayıtları,kamera kayıtları,karakol kimlik bildirim kayıtları, otel kayıtları ve adisyon fişleri ,araç köprü geçiş /HGS/OGS/ HTS kayıtları gibi delillerdir.Örneğin telefon kayıtlarına ilişkin emsal Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin E. 2022/4324 K. 2022/5824 T. 14.06.2022 tarihli kararında şöyle denilmektedir: “aldatan eşin sıklıkla görüşme yaptığı numaraların kimlere ait olduğunun araştırılması gerekmektedir. )
Ve şimdi de gelelim en önemli konulardan biri de; aldatıldığınızı mahkemede hukuka uygun geçerli delillerle ispatlamanız gerekmektedir ki maalesef ki öfke anında sağlıklı düşünülemediğinden yapılan hataların en başında gelen bir durumdur bu husustur. Anayasanın 38/f.6 maddesine göre; “Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez.”
Hukuk Muhakemeleri Kanunu md. 189/f.2maddesi uyarınca; “Hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan deliller, mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınamaz. ”Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi m. 12 hükmü uyarınca; “kimsenin özel yaşamına, aile konutuna, haberleşmesine keyfi olarak karışılamaz, şeref ve adına saldırılamaz. Herkesin bu ve buna benzer hakları kanun ile korunmalıdır. Bu doğrultuda herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. Bu haklara ancak ve ancak usulüne uygun hakim kararı alınmak sureti ile milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla müdahale edilebilir.”
Yargıtay’a göre kişilerin özel hayatlarının gizliliğini ihlal eden örneğin çalınmış/karşı tarafın tehdit edilerek ya da zorla elde edilerek ya da karşı taraftan habersiz ve rızası dışında elde edilmiş delillerin kullanımı hukuka aykırıdır. Ancak boşanma davaları özel hayatla bire bir bağlantılı bir dava şekli olduğundan dolayı mahkemeler; önüne gelen uyuşmazlığın kendi içindeki özel şart ve durumlarına göre bu hususu irdelemektedir. Boşanma Davalarındaki Hukuka aykırı delillere şu örnekler verilebilir: Gizlice fotoğraf çekme/Gizlice görüntü ve veya mesajları kaydetme/ Telefona yüklenen casus programlarla gizlice telefon dinleme/Gizlice mektupları okuma/ Gizlice belgeleri ele geçirme/ şifre kırma/ eşin sosyal medya hesaplarında veya telefonunda bulunan ve herkesin erişimine açmamış olduğu bulgulardır. Ayrıca belirtmek gerekir ki, özel dedektiflik bürolarının sistematik ve planlı bir şekilde özel hayatı ihlal edecek şekilde fotoğraf çekmesi, ses kaydı alması veya video kaydı yapması suç teşkil eder. Suç işlenerek elde edilen materyaller ise hiçbir şekilde delil olarak kullanılamaz.
Örnek olarak Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2015/26918 E. – 2017/6688 K. sayılı kararı: “Davalı erkeğin eşinin telefonuna casus program yükleyerek ele geçirdiği ses kayıtları hukuka aykırı delil niteliğinde olup kusur belirlemesinde dikkate alınamaz.”
Ancak örneğin hukuka aykırı olarak elde edilmeyen deliller bakımından, özel hayatın gizliliği kapsamına giren not defteri, günlük ve mektuplar, fotoğraflar vb.; kişinin eşiyle birlikte yaşadığı ortak konutta bulunmuşsa hukuka uygun delil olarak vasıflandırılır. Yani tarafların müşterek alanları içerisinde elde edilen bulgular, şifresi bilinen veya şifresi olmayan telefon veya sosyal medya hesaplarından elde edilen bulgular veya kişinin kendi isteği ile herkesin erişimine izin vermiş olduğu sosyal medya paylaşımları; hukuka aykırı delil değildir ve yargılamada hükme esas teşkil edebilecek niteliktedir. Burada mahkemelerin bakacağı husus; o delilin; sırf boşanma davasında delil olarak kullanılmak amacıyla bir kurgu sonucu oluşturulup oluşturulmadığıdır ki şayet bu şekilde oluşturulduğuna karar verirse hukuka aykırı delil olduğu için davada dikkate alınmaz. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2011/703 Esas sayılı, 2012/70 Karar sayılı ve 15.02.2012 Tarihli ilamı)
Mahkemelerin bakacağı diğer başka bir husus da; elektronik ortamdaki fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcılar, diğer delillerle desteklendikleri takdirde “delil” olarak hükme esas alınabilir yani elektronik ortamdan elde edilen kayıtların karşı tarafa ait olduğu kesin olarak ispatlanmalı ya da bu kayıtların kendisine ait olduğuna itiraz etmemesi gerekmektedir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/17151 E. – 2018/5463 K. sayılı kararında: “Kadın tarafından sunulan belge içeriğine göre davalı erkeğin ;başka kadınlarla facebook ve Outlook hesaplarından mesajlaştığı” gerekçesiyle, boşanmaya sebep olan olaylarda davalı erkeğin tamamen kusurlu olduğu kabul edilerek, davanın kabulüne karar verilmiştir. Elektronik ortamdaki fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcılar, diğer delillerle desteklendikleri takdirde “delil” olarak hükme esas alınabilir. Bu veriler tek başına vakıaların ispatına yeterli değildir. Davacı kadın tarafından davalı erkeğe ait olduğu ileri sürülen yazışmalar dosyaya sunulmuş, davalı erkek söz konusu hesaplarla bir ilgisinin olmadığını savunmuştur. Hükme esas alınan elektronik elde edilen yazışma içeriklerinin yer aldığı belgede yer alan yazışmaların davalı erkeğe aidiyetine dair, kadının iddiası dışında herhangi bir delil bulunmamaktadır. Kim tarafından oluşturulduğu ve yazışmalarda geçen muhatapların kim olduğu belli olmayan, internet ortamı üzerinden yapılan görüşme kayıtları tek başına vakıaların ispatında dikkate alınamaz.
Yargıtay 2 Hukuk Dairesi 2010/7937 E. – 2011/9200 K. sayılı kararı: “Davalı-davacı ( kadın ), kocasının elektronik haberleşme şifresini bildiğini kabul ettiğine göre, kocanın bilgisayarından elde edilip CD’ye aktarılan elektronik haberleşmeye ilişkin “msn” kayıtlarının, kocaya ait olduğu kesin olarak ispatlanmadıkça; güvenli olmayan elektronik ortamdan elde edilen bu kayıtların gösterdiği olgular kocanın aleyhine kanıt oluşturmaz.”
14 Ekim 2021 Tarihli ve 31628 Sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 07.09.2021 tarihli, 2018/30296 sayılı karar ile Anayasa Mahkemesi, Yargıtay’ın son yıllardaki ‘hukuka aykırı yollardan elde edilen delilerin boşanma davalarında delil vasfının, kişinin dayandığı vakıaları başkaca bir yolla ispatlamasının mümkün olup olmadığı hallerinin gözetilerek değerlendirilmesi gerektiği’ yönündeki içtihatına yeni bir boyut kazandırmıştır. Hatırlatmak isteriz ki ; eşlerin birbirlerine karşı özel hayat alanları bulunmaktadır ve bu alanın ihlalinde Türk Ceza Kanununda suç olarak düzenlenen ; özel hayatın gizliliğinin ihlali, haberleşmenin gizliliğinin ihlali ve kişisel verilerin korunması haklarına aykırı suçların oluştuğu iddia edilebilir. Ancak eğer kişinin, bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma imkanının olmadığı ani gelişen durumlarda, örneğin; kendisine karşı işlenmekte olan (cinsel saldırı, hakaret, tehdit, iftira veya şantaj gibi) bir suç söz konusu olduğunda ses ve görüntüleri kaydetmesinin suç teşkil etmeyeceği yönünde Yargıtay kararları da bulunmaktadır. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2013/8151 Esas sayılı, 2014/1609 Karar sayılı ve 27.01.2014 Tarihli ilamı)
Son olarak değineceğim husus da; aldatılan eşin; diğer eşin yaptığı zina ve evlilik birliğine yakışmayan sadakat yükümlülüğüne aykırı hareketleri sebebiyle boşanmada davasında nafaka talepleri dışında ayrıca aldatan eşin maddi desteğinden yoksun kalacak olması sebebiyle maddi tazminat ve kişilik haklarına saldırı teşkil eder nitelikte olduğundan manevi tazminat talep hakkı bulunmaktadır. Tazminat miktarları tarafların kusur oranlarına ve ekonomik sosyal durumlarına göre değişkenlik göstermekte olup net bir oran yoktur. Bu arada aldatılan eş olsanız dahi şayet sizin de eşinize karşı evlilik birliğinin sona ermesine sebebiyet veren kusurlu davranışlarınız varsa bu durum; tazminat talebinizi etkiler ve hatta taraflar eşit kusurluysa her iki eş lehine ve aleyhine tazminata hükmedilmez. O yüzden bu hususlara dikkat etmekte fayda var. Bu arada bir dip not olarak eklemek isterim ki; eskiden Yargıtay uygulamasında zina sebebiyle ; aldatan eşin birliktelik yaşadığı üçüncü kişiye karşı manevi tazminat davası açılmaktaydı ancak son uygulamalarda emsal kararlara göre ; evlilik dışı kişilere tazminat davası açmak mümkün görülmemektedir.
14.01.2024
Comments