top of page
Yazarın fotoğrafıpatikahukuk

Türkiye'de Kamulaştırma, Rezerv Alanlar, Mülkiyet Hakkı ve Hukuki Boyut

Kamulaştırma, kamu yararının gerektirdiği durumlarda, devlet veya kamu tüzel kişilerinin, özel mülkiyete konu olan taşınmaz malları (arsa, arazi, bina vb.), bedelini ödeyerek tamamen veya kısmen kendi mülkiyetine geçirmesi veya bu mallar üzerinde kamu yararına yönelik sınırlı haklar (irtifak hakkı) tesis etmesi işlemidir. Türkiye'de kamulaştırma, 1982 Anayasa'nın 46. maddesi ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu ile düzenlenmektedir. Bu yasa, kamulaştırmanın hangi şartlar altında yapılabileceğini, hangi yollarla itiraz edilebileceğini ve ödenecek bedelin nasıl tespit edileceğini belirler.


Kamu Yararı Kavramı

Kamulaştırmanın temel dayanağı "kamu yararı" kavramıdır. Kamu yararı, toplumun genel ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik, geniş bir yelpazedeki amaçları kapsar. Örneğin, yol, okul, hastane, baraj, enerji santrali gibi altyapı projeleri, kentsel dönüşüm çalışmaları, afet riskine karşı alınacak önlemler, kamu güvenliği ve savunma ihtiyaçları gibi birçok durum kamu yararı olarak kabul edilebilir.


Kamulaştırma Türleri


Kamulaştırma genel olarak iki şekilde gerçekleştirilir:

  1. Doğrudan Kamulaştırma: Kamu yararına gerekli görülen taşınmazlar, bedeli ödenerek devlet tarafından mülkiyet hakkı devralınır.

  2. Acele Kamulaştırma: Aciliyet gerektiren hallerde, önceden bedeli ödenmeden taşınmazlar kamuya geçirilir. Bedelin daha sonra ödenmesi şartı vardır. Genellikle altyapı projeleri, afet yönetimi ve savunma ihtiyaçları gibi acil durumlarda uygulanır.


Rezerv Alanlar ve Mülkiyet Hakkı


Son yıllarda Türkiye'de şehircilik ve planlama alanında yapılan düzenlemelerle birlikte, şehirleşmenin kontrol edilmesi, yeni yerleşim alanlarının planlanması ve kentsel dönüşüm projeleri kapsamında "rezerv alan" kavramı da gündeme gelmiştir. Rezerv alanlar, imar planlarında kamu hizmetleri veya kamuya açık alanlar için ayrılan, henüz kamulaştırılmamış ancak gelecekte kamulaştırılması öngörülen alanlardır. Rezerv alan uygulaması, mülkiyet hakkı üzerinde önemli etkiler yaratmaktadır. Zira, rezerv alanda bulunan taşınmazların malikleri, mülkiyet haklarını tam olarak kullanamamakta, taşınmazlarını satmakta, inşaat yapmakta veya başka şekillerde değerlendirmekte çeşitli kısıtlamalarla karşılaşabilmektedir.


Rezerv Alan Kamulaştırması


Rezerv alanların belirlenmesi ve bu alanlardaki mülklerin kamulaştırılması, önemli yasal ve idari süreçler içerir. Bu süreçlerde mülk sahiplerinin mülkiyet hakkı korunur ancak toplumsal fayda ön planda tutulduğu için bazen mağduriyetler yaşanabilir. Rezerv alan ilan edilen bölgelerdeki taşınmazlar, genellikle yeni konut, altyapı veya kamu hizmetleri projelerine tahsis edilir.


Mülkiyet Hakkı ve Kamulaştırma Davaları


Türkiye'de mülkiyet hakkı, Anayasa'nın 35. maddesi ile güvence altına alınmıştır. Ancak, kamu yararı gerektirdiğinde, kamulaştırma yoluyla mülkiyet hakkına sınırlama getirilebilmektedir. Bu durum, mülkiyet hakkı ile kamu yararı arasında hassas bir denge kurulmasını gerektirmektedir. Kamulaştırma, mülkiyet hakkına müdahale anlamına geldiğinden, mülk sahipleri tarafından itiraz konusu olabilir.  Kamulaştırma sürecinde, mülkiyet hakkı ihlal edilen kişiler yargıya başvurarak haklarını arayabilir. Özellikle rezerv alan ilan edilen bölgelerde mülk sahipleri, kamulaştırmanın iptali veya kamulaştırma bedelinin yetersiz olduğu gerekçesiyle mahkemeye başvurabilirler.


Kamulaştırma işlemlerine karşı malikler, idari yargıda dava açma hakkına sahiptir. Kamulaştırma davalarında örnek konular ve itiraz noktalarını ele almak gerekirse;


  • Rezerv Alan İptal Davası: Bir kentsel dönüşüm projesi kapsamında İstanbul'da rezerv alan ilan edilen bir bölgede mülk sahipleri, bölgenin afet riski taşımadığını ve kamulaştırmanın hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek dava açmışlardır. Mahkeme, bölgenin gerçekten afet riski taşıyıp taşımadığını değerlendirmiş ve kamulaştırma işleminin kamu yararına uygun olup olmadığını sorgulamıştır.


  • Kamulaştırma işleminin iptali: Malikler, kamulaştırma kararının hukuka aykırı olduğunu veya kamu yararının bulunmadığını ileri sürerek işlemin iptalini talep edebilirler.


  • Kamulaştırma bedelinin tespiti veya artırılması: Malikler, kendilerine ödenen veya ödenecek olan kamulaştırma bedelinin düşük olduğunu iddia ederek, bedelin yeniden belirlenmesini veya artırılmasını isteyebilirler. Rezerv alan ilan edilen bir bölgede, bir mülk sahibi, taşınmazına biçilen kamulaştırma bedelinin gerçek değerinin çok altında olduğunu savunarak dava açmıştır. Mahkeme sürecinde bilirkişi incelemeleri yapılarak taşınmazın gerçek değeri belirlenmiş ve mülk sahibine daha yüksek bir bedel ödenmesine karar verilmiştir.


  • Rezerv alan uygulamasının iptali veya tazminat talebi: Malikler, rezerv alan uygulamasının mülkiyet haklarına haksız bir müdahale oluşturduğunu ileri sürerek, uygulamanın iptalini veya uğradıkları zararın tazmin edilmesini talep edebilirler.


  • Acele Kamulaştırma Davası: Enerji iletim hattı projesi kapsamında bir köyde acele kamulaştırma kararı alınmış ve mülk sahiplerine önceden bildirim yapılmadan taşınmazları kamulaştırılmıştır. Mülk sahipleri bu karara itiraz ederek acele kamulaştırma koşullarının oluşmadığını ve haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir. Mahkeme, acele kamulaştırmanın şartlarının oluşmadığını tespit ederek işlemi iptal etmiştir.


Kamulaştırma, özellikle rezerv alan ilan edilen bölgelerde, şehirleşme ve altyapı projeleri için gerekli görülen bir işlemdir. Ancak bu süreçte mülk sahiplerinin hakları da yasal olarak korunmalıdır. Türkiye’de mülkiyet hakkı anayasal güvence altındadır ve kamulaştırma işlemleri ancak kamu yararı amacıyla ve adil bir bedel karşılığında gerçekleştirilebilir. Yine de, kamulaştırma süreçleri zaman zaman hukuki ihtilaflara neden olabilmektedir ve mülk sahiplerinin yargıya başvurma hakları saklıdır.

Bu nedenle, kamulaştırma sürecine dahil olan mülk sahipleri, yasal haklarını bilerek hareket etmeli ve kamulaştırma bedelleri ya da kamu yararı şartlarının oluşmadığına dair gerekçelerle dava açma hakkına sahip olduklarını unutmamalıdırlar.


Not: Bu makale genel bilgilendirme amaçlıdır ve hukuki danışmanlık yerine geçmez. Her olayın kendine özgü koşulları olduğundan, bir tahliye davası durumunda mutlaka bir avukata danışılması önerilir.

3 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentários


bottom of page